Sanat - Yaratıcılık ve Din Dr.Özand Gönülal
Sanata İlişkin Yaratma ve Din İlişkisi
Sanat ve din birer olgudur. İnsan varsa vardır, insan yoksa
yoktur. Doğrudan insan varlığı ile ilişkili, onunla birlikte var olan iki ayrı
olgudur. Zaman zaman her iki olguda insan varlığının ortaya çıkışı ile
ilişkilendirilir. Ancak her iki olguda da gerçek olan bir farkedişin
ifadesidir.
Mağaraların kuytu köşelerinde bulunan resimler dinsel
nitelikle açıklanmaya çalışılmıştır. İnsan varlığının dinle olan ilişkisi,
bu olguya ilişkin insan varlığının ihtiyaçlarını resim ya da heykel yoluyla
giderdikleri bir gerçektir. Ön Asya ve Mezopotamya’dan Mısır’a,
Yunanistan’dan Orta Çağ Avrupa’sına ve İslam kültürüne kadar insan varlığının
dine ilişkin gereklilikleri, onu resim, heykel ya da mimari eserler vermeye
yönlendirmiştir.
Bu ilişki çerçevesinde, insan varlığının yaşamsal süreci
içerisinde farklı dönem ve dinsel yaşantıların doğrudan yaratı sürecine etkisi
söz konusudur.
Mısır freskolarına baktığımızda, kompozisyonların içinde yer
alan figürlerin üç bölü dört duruşta ve
iki boyutlu betimlendiklerini görürüz. Ancak tüm Mısır dönemi resimleri
incelendiğinde mısırlı ressamların, hacimsel niteliklerini sergiledikleri
figürleri yapabildiklerini görürüz. Tapınaklarda ve mezar yapılarında yapılan
freskolarda figürlerin üç bölü dört duruş ve iki boyutlu betimlemelerinin
dinsel ritüelin bir gerekliliği olduğunu düşündürmektedir.
Antik Yunan döneminde, klasik üslupta dinsel niteliğin
yaratma süreçleri üzerinde etkisinin yoğun bir şekilde hissedildiği
görülmektedir. Antik Yunan, tanrılarına insan biçimini değer görmüşlerdir.
Özellikle 12 büyük tanrının resim ya da heykel olarak yapılan betimlemeleri
insan formundadır. Dolayısıyla yunanlı heykeltraşlar tanrılarına layık
gördükleri insan biçiminin ideal formunu yapmak zorunluluğu hissetmişler ve
altın oran adıyla anılan sistemi ortaya koymuşlardır. Bu buluş, akademik sanat
eğitiminin temelini oluşturmuştur.
Diğer yandan Hıristiyanlık ilk ortaya çıktığı andan itibaren
resmi, öğretilerini aktarmak için araç olarak seçmiştir. Roma İmparatorluğu
içinde gelişen Hıristiyanlığın ilk toplanma ve ibadet mekanlarında da
katakomblarda bulunan resimlerde
incilden alınan konular betimlenmiştir. Bu uygulama Bizans Döneminde de
devam etmiştir. Bizans İmparatorluğu içinde 8.yüzyılda İkonoklas----- dönemi
yaşanmıştır. Bunun nedeni Hıristiyan halkının ikonalara verdiği aşırı önemden
kaynaklanmıştır. Hıristiyan halkı, ikonalarda betimlenen aziz ve azizeleri
dinin temel değerlerinin önüne geçirmiş, bunun sonucunda da İmparator III.Leon
çok tanrılı dine yönelme tehlikesiyle karşı karşıya kaldıklarının korkusunu
yaşamış ve bunun üzerine ikonalar dolayısıyla tasvir yasaklanmıştır. Bu süre
içerisinde ikonalar kırılmış, resimler yok edilmiştir. Bu durum Hıristiyan
dünyası içindeki resimsel gelişimin bir yüzyıl boyunca engellenmesine neden
olmuştur.
Ortaçağ Avrupa’sında skolastik felsefe etkisinde biçimlenmiş
Hıristiyanlık dini, bu dönemde inşa edilmiş katedraller, yapılan resimler ve
mimariye bağlı heykel uygulamalarında etkili olmuştur. Tanrıya ulaşma isteği
yapıların gökyüzüne doğru yükselmesine neden olurken, geliştirilen mimari
teknikler sayesinde cephelere açılan pencerelerin sayısının artmasıyla mekan
içinde artan ışık, yine ritüel gereksinim sonucunda pencerelerin vitrayla
kaplanarak mistik bir ortamın yaratılması sağlanmıştır. Yapılan yüksek
yapıalrın yanı sıra yükseklik vurgusu, yapı cephelerine yapılan kabartma
figürlerin oranlarının farklılaşmasında da önemli bir etken olmuştur.
İslam kültüründe ise, dine ilişkin söylemler suret yapmayı
yasaklamıştır. Bu nedenle islamda tasvir yasaklanmış ve bunun etkisiyle İslam
ülkelerinde batılı anlamda resim uygulaması gelişmemiştir. Ancak tasvir yasağı
insanoğlunun yaratma süreçleri üzerinde yeterince etkili olamamıştır. İnsanoğlu
yüksek benliğini farklı boyutlarda yaratmaya çalışarak; minyatür, halı, çini
gibi alanlarda üretimlerde bulunmuştur. Tasvir yasağı sayesinde “el sanatları”
olarak anılan alanda yoğun çalışmalar sergilenmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder