Rönesans ve Barok’ta resim ve perspektif Dr.Özand Gönülal
Rönesans ve Barok’ta resimsel perspektif
Perspektif sanata ilişkin değil, resme ilişkin bir sorundur.
Mağara duvarına yapılan resimlerde görülen hayvan figürlerinin 2 boyutlu
görüntüsünden kurtarma çabası, objeleri -------- ederek çözümlemeye çalışılmıştır.
Bunun için farklı renklerin
tonlarıyla gölgeler ---------- hacmi
yaratmaya çalışmışlardır. Böylece kompozisyondaki hayvanlar kütleleriyle de var
olmaya başlamışlardır.
Bu uygulamayı Roma İmparatorluğu döneminde yapılmış olan
mozaik ve freskolarda belirgin bir şekilde görebiliriz. Özellikle Roma dönemi
freskoları resimsel dilin gerektirdiği biçimde figüratif ve nesnel hacimselliği
ortaya koymaktadır. Ancak bu durum resimsel mekanlar açısından gerekli üç
boyutluluğu yaratmaya yetmiyordu.
Roma İmparatorluğu’ndan sonra Bizans dönemi ve Avrupa
ortaçağını belirleyen Roman ve Gotik üslupta figüratif ve nesnel hacimsellik
tamamen göz ardı edilirken, 13.yüzyıl sonlarından itibaren Cimebue ve Giotto
ile birlikte yeniden resimsel yaratma süreçlerine dahil olmaya başlamıştır. Bu
tarihler aynı zamanda Rönesans düşüncesinin de egemen olmaya başladığı
süreçlerdir. Rönesans üslubuyla birlikte dört farklı perspektif uygulaması
yaratma süreçlerine dahil olacaktır.
1-Figüratif perspektif
2-Mimari perspektif
3-Uzay perspektifi (boşluk perspektifi)
4-Optik perspektif
Figüratif perspektif; Cimebue’de ilk örneklerini gördüğümüz
üç boyutlu figürlerin, Giotto’da zemin ilişkisi de kurularak figüratif
perspektifte tam anlamına ulaştığını görmekteyiz. Resim tarihi içinde Avrupa’da
Yunan, Roma ve Bizans resminde egemen olan iki boyutluluk, açık koyu alanlarla
belirli oranda hacimsellik kazansa da, Rönesans üslubu içinde Giotto ile
beraber üç boyutlu bir kütle olarak ortaya çıkmıştır.
Bununla birlikte figüratif hareketlerde bu perspektif
tekniği ile başarıyla verilmiştir. Bu hareketler aynı zamanda figürün o anki
duygusal yapısını da destekler niteliktedir. Giotto resimlerinde mimari
unsurları ve mimari mekanlar içerisindeki figürleri betimleyen kompozisyonlarda
düzenlemiştir. Ancak figüratif perspektif uygulamalarındaki başarısını mimari
perspektif için gösterememiştir. Mimari perspektifin yaratılması konusundaki
çabaların sergilendiği en erken resim Ambrogio Lorenetti’ye ait “İyi idare” ve
“Kötü idare” adlı eserlerdir. Siena Belediye binasında bulunan ve freskoda
betimlenen panoromik şehir görüntülerinde yer alan mimari unsurlarda ise ters
perspektif kullanılmıştır. (Yukarıdaki maddelerde yok neyin içinde)
Rönesans döneminde, klasik perspektif anlayışının temeli,
mimar ve heykeltıraş olan Brunelleschi tarafından bilimsel olarak tespit
edilmiştir. Brunelleschi’nin ilk kez uyguladığı perspektif, tek bakış noktasına
göre biçimlenmiştir. Resimsel perspektif konusunda ilk adım Giotto tarafından
atılmış, bilimsel olarak ise Brunelleschi tarafından bulunmuştur. XV.yüzyılda
Massacio resimlerinde perspektif kurallarına uygun mekansal betimlemeler
gerçekleştirmiştir.
Diğer yandan Alberti “Della Pittura” (Resim üzerine) adlı
kitabında oran ve perspektif konularına değinerek, klasik perspektifin temelini
oluşturan, uzaklıkla orantılı olarak nesnelerin küçülmesi konusuna değinmiştir.
Dolayısıyla bu kitap perspektif konusunda bilimsel niteliği olan ilk kitaptır.
Rönesans üslubunun en önemli ressamlarından Ucello perspektif kurallarına
eğilerek en karmaşık kompozisyonları yaratmıştır. Bu kompozisyonlarda
perspektifin geometrik kuralları tutucu bir biçimde uygulanmıştır. Savaş
resimlerinde atların ayakları ve kargılarla parçalanmış yüzeyler ve bu
unsurların arasında görülen mekan derinliği, titiz perspektif uygulamalarının
örneğidir.
Uzay perspektifi ya da boşluk perspektifi ile ilgili ilk
fark ediş Giotto tarafından gerçekleştirilmiştir. Giotto’nun resimlerinde bunun
ipuçları görülse dahi tam anlamıyla başarılı bir biçimde gerçekleştirilememiştir.
Giotto resimlerinde uzaktaki nesnelerin küçük, yakındaki nesnelerin büyük
yapılması gerektiğini farketmiştir. Ancak uzaktaki nesneler ile yakındaki
nesneler arasındaki boşluğu yaratamamıştır. Bu nedenle uzak olan bir tepe
uzakta olmasından dolayı küçük çizildiği için boşluk yaratılmadığından,
yakındaki figürlerden daha küçük kaya kütleleri olarak algılanmasına neden
olmuştur.
Rönesans üslubunun ilerleyen dönemlerinde boşluk yaratma
başarıldığında resimlerde geniş ufuk çizgisine sahip doğa kesitlerini arka
planlara yerleştirmeye başlamışlardır. Leonardo da Vinci ile birlikte başlayan
suffomato tekniği ile uzaklaştıkça flulaşan görüntüler ile derinliği arttıran
uygulamalar gerçekleştirilmiştir.
Barok üslup çerçevesinde ressamlar camera obscura’yı
kullanarak ön ve arka plan değerlerini daha belirgin olarak ortaya
koymuşlardır. Ayrıca mekansal derinlik yaratmakta karanlık alanlar derinlik
etkisinin daha fazla hissedilmesini sağlamaktadır.
Optik perspektif uygulamaları ise, Andrea Montegna’nın yanıltıcı
mekan derinliği denemeleri ile Rönesans üslubunda başlamıştır. Diğer yandan
Massacio’nun “Çarmıha geriliş” adlı resminde, çarmıhta bulunan İsa figürünün
boyun bölgesinin gözükmemesi bakış noktasından kaynaklanan bir yanılgı olarak
değerlendirilebilir.
Barok üslupta ise, özellikle mimariye bağlı olarak
mekanların tavanlarına yapılan resimlerde figürlerin gerçek boyutları ile
algılanabilir boyutları arasında fark ve tavanlarda gökyüzüne açılış hissi
yaratan betimlemelerde optik perspektif uygulamaları olarak gösterilebilir.
Yorumlar
Yorum Gönder