Eser Analiz Yöntemleri
Eser Analiz Yöntemleri
Sanat olgusunun varlığını kavramanın en doğru yolu, sanat
eserini çözümlemekte yatmaktadır. Bu konuya karşı XX.yüzyıl başlarında ilgi
uyanmaya başlamış ve 1915 yılında Heincrich Wölfflin ve sonrasında Erwin
Panolsky ile gelişerek devam etmiştir.
Her iki sanat tarihçinin bu konuda gerçekleştirdiği
çalışmalar temelde Rönesans ve Barok üslubunda yapılmış eserlerin analizini
hedeflemektedir. Bu yaklaşım çerçevesinde Rönesans eserlerinin analizinde
a)Biçimsel analiz yöntemi
b)İkonografik analiz yöntemi
c)İkonolojik analiz yöntemi olmak üzere üç temel yöntem
ortaya konmuştur. Buna göre;
a)Biçimsel analiz yöntemi:
XX.yüzyıl başlarında form araştırmalarına yönelik çalışmalar
gerçekleştiren Heincrich Wölfflin Rönesans ve Barok eserlerin analizinde beş
temel ilke ortaya koymuştur. Bu ilkeleri 1915 yılında yayınladığı Sanat
Tarihinin Temel Kavramları (Kunstgeschichtliche Grundbegriffe) adlı kitabında
toplamıştır. Birbirine karşıt çiftlerden oluşan bu ilkeler XVI.yüzyıl ve
XVII.yüzyıllarda yapılan eserlerin incelenmesinde kullanılmıştır. Her ilke
çiftinin karşıt unsurlarından biri Rönesans diğeri ise Barok eserlerinin
özelliklerini anlatmaktadır. Wölfflin bu ilkelerin eserlerin incelenmesinde
yeterli olduğunu düşünmüştür. Ancak bu ilkelerin yeterli olamayacağı kısa bir
süre sonra Erwin Panolsky’nin ikonografik ve ikonolojik analiz yöntemlerini
geliştirmesiyle anlaşılmıştır.
Diğer yandan Wölfflin’in belirlediği ilkeleri Rönesans ve
Barok üslubu eserleri için kesin ayrımlama aracı olarak görmemek gerekir. Çünkü
Rönesans ve Barok üslubunda eser veren sanatçıların eserlerinde, zaman zaman
genel üslup özelliklerinden farklı çalışmalarda yaptığı bir gerçektir. Bu
nedenle Wölfflin’in ilkeleri genel geçer boyutta değerlendirilmelidir. Bu
eserler bu ilkeleri bütünüyle yansıtırken, bazıları ise birkaç ilkeyi dönemine
uygun olarak yansıtmaktadır. Dolayısıyla çizgisel-gölgesel; düzlem-derinlik;
kapalı form-açık form; çokluk-birlik ve belirlilik-belrisizlik ikilemlerinden
oluşan Wölfflin’in ilkelerinin Rönesans ve Barok eserlerinde tümüyle
kullanılabileceği düşünülmemelidir.
Heinrich Wölfflin, modern sanat tarihinin gelişiminde önemli
bir rol üstlenmiştir. İçinde bulunduğu kuşağın kuramcıları, sanat yapıtlarının
ortak özelliklerini belirleyerek, sanatın sınırlarını çizerek onu tanımlamaya
çalışmışlardır. Ancak bu kuramcıların yanılgısı, sanat eserinin salt nesnel
özelliklerinden hareketle sanat olgusunun tanımlanabileceğini düşünmeleri
olmuştur. Fakat şu da bir gerçektir ki; sanat eserinin analizine yönelik
çalışmaların ilk adımı, nesnel özelliklerinin incelenmesiyle atılmaktadır. Bu
durum sadece Rönesans ve Barok eserleri için değil günümüzdeki çağdaş eserlerin
analizi içinde geçerli bir yöntemdir.
Çağdaş eserlerin biçimsel analiz yöntemi için Wölfflin’in
ortaya koyduğu ilkeler geçerli olmamasına karşın, nesneye ait özellikleri
oluşturan kompozisyon ve kompozisyonu oluşturan leke ve biçimlerin incelenmesi
gerekmektedir.
b)İkonografik analiz yöntemi:
İkonografi sanat nesnelerinin konuları ve anlamları ile
ilgilenen sanat tarihinin bir dalıdır. Dolayısıyla ikonografik analiz, sanat
nesnelerinde kompozisyonu oluşturan biçimlerle, tema ve kavramlar arasında bir
bağ kurulmasını, imgelerin çözümlenerek öykü ve alegoriler saptanmasını amaçlamaktadır.
Rönesans ve Barok dönemi eserlerinin analizi için Panofsky tarafından ortaya
konmuş olmasına karşın, her dönemde yaratılmış olan ilgili eserlerin analizinde
uygulanabilmektedir.
Bu süreci mağara duvarlarındaki resimlerde betimlenmiş
hayvan mücadelelerini yaşamsal öykülerden başlatmak mümkündür. Bir Yunan
vazosunun üzerindeki resimlerde betimlenen konuların öyküsel çözümlemesini
mitolojik anlatımlardan hareket ederek gerçekleştirebiliriz. Bizans döneminde
kilise duvarlarına yapılmış mozaik ve freskolarda betimlenen konuların
incille ilişkisini kurarak ikonografik analizi gerçekleştirilmiş olacaktır. Çağdaş
süreçlere ilişkin eserlerde betimlenen konulara baktığımızda yaşamsal öykülerle
ilişkilendirilerek ikonografik analizi yapılan Picasso’nun Guarnica’sında
temellendirilen savaş olgusu kavranabildiğinde resmin analizi
yapılabilmektedir.
c)İkonolojik Analiz Yöntemi
Bu yöntemde, sant nesnesinin oluştuğu dönemi; kültürel
niteliklerini sanatçının kişilğinin ve kültür ortamının sanat yapıtına katkısını
belirlemek amaçlanmaktadır.Bedrettin Cömert bu analiz yöntemini şöyle formule
eder : “Bir resim eserini içeriği, başka bir ifade ile asıl anlamı, bir
ulusunbir dönemin, bir sınıfın, bir din ya da felsefe anlayışının bir sanatçı
kişiliği tarafından nitelenmiş ve bir eserde yoğunlaşmış temel davranışını
belirten temel ilkeleri saptamakla bulunur”. Böylece sanat yapıtının ikonolojik
çözümlemesi bu yapıtı aynı zamanda yaratıldığı çağın kültürünü ve dünya
görüşünü, sanatçısının kişiliğini yansıtan bir belge haline getirmektedir.
Dolayısıyla bir sanatçının öznel yaşantısı ve içinde
yaşadığı toplum yaşantısından etkilenmemesi mümkün değildir. Bu etkilenmelerin
karşılığı renkler ve biçimler ortaya koyduğu sanat nesnesinde açıkça
görülecektir. Bir restrospektif sergi izlendiğinde sanatçının değişik
dönemlerine ait çalışmalarında farklılıklar gözlemlenebilmektedir. Bu
farklılıkların kaynağı araştırıldığında sanatçının öznel yaşantısında yaşadığı
bazı travmaların etkisi ortaya çıkacaktır. Sanatçı
içinde yaşadığı toplumun geçirdiği travmaların etkisi ortaya çıkacaktır.
Sanatçı içinde yaşadığı çağın felsefi yada sosyo-ekonomik yapısının etkisi
altında kalarak bunu eserlerine yansıtmış olabilir.
Skolastik felsefenin etkisiyle biçimlenmiş Ortaçağ dünya
görüşü dönemin eserlerine nasıl yansıdıysa, hümanist anlayışın ön plana çıktığı
Rönesans eserleri ya da romantik felsefenin tüm sanat alanlarında ortaya
konulan eserlere yansıdığını görmemezlikten gelmek mümkün değildir. Bu durum
çağdaş süreçler içinde aynı şekilde geçerliliğini korumaktadır.
Yorumlar
Yorum Gönder