ESKİŞEHİR, SEYYİD BATTAL GAZİ KÜLLİYESİNDE YERALAN SELÇUKLU DÖNEMİ YAPISI ÜMMÜHAN HATUN MEDRESESİNDE KULLANILAN TAŞÇI İŞARETLERİ
Dr. ÖZAND
GÖNÜLAL
2023-08-18
İslâmiyet’in zamanla genişlemeye başlaması ve
birçok kavmin bu din altında birleşmesi ile Kur’anı doğru okumak, anlamak ve
öğretmek ihtiyacı artmıştır. Halkın İslâm dinini doğru öğrenebilmesi için daha
fazla okul ihtiyacı hissedilmiş, medreseler açılmaya başlamıştır. Medrese, İslâm
kültüründe eğitim ve öğretimin yapıldığı yerdir. Medrese, aynı zamanda
öğrencilerin kaldığı bir yapıdır. Selçuklu medreselerinde, fıkıh, dinî ilimler,
Kur’an-ı Kerim, hadis ve bunlara yardımcı edebî ilimler eğitimi verilmiştir. Kur’an,
hadis ve tefsir gibi dinî ilimlerin yanında, tıp ve astronomi gibi bilimlerin
de okutulması, vakfın amaç ve imkânlarına göre olmuştur. Medreselerin yapılış nedenleri genel olarak,
1. Din adamı yetiştirmek,
2. Yoksul ve yetenekli öğrencileri okutup topluma kazandırmak,
3. Devletin yönetimi
için memur yetiştirmek,
4. Devlet adamlarını
eğitmektir.
Medrese
kelimesi geçmişi itibarı
ile Sami dillerinden
İbrani diline kadar uzanmakla
birlikte Arapça "okumak, anlamak, bir metni öğrenmek ve ezberlemek için
tekrarlamak anlamına gelen
“ders” kökünden türetilmiştir. Karahanlılar tarafından inşa edilmiş olan
Semerkand’daki Tamgaç Han İbrahim Medresesi Türk-İslam kültürünün ilk medrese
yapısıdır. Ortaçağ İslam medeniyetinin
bir göstergesi olan medreselere
yönelik olarak günümüzde
Batılı ve Doğulu araştırmacıların yaptığı birçok çalışmalar
bulunmaktadır.. Fakat bu çalışmaların odağında Mısır’da el-Ezher ve
İran’da ise Nizamiye medreseleri yer
almaktadır. Medreseler,
medrese vakfiyesinde yer alan idarî, hukukî hükümler ile yönetilmektedir.
Anadolu’da kurulan en eski medrese Danişmentliler tarafından yaptırılan Tokat
ve Niksar Yağıbasan Medreseleridir. Anadolu Selçuklularının ilk medresesi, 1193
yılında açılan Kayseri Koca Hasan Paşa Medresesi’dir. Anadolu Selçuklu
Devleti’nde ilk medreselerin kuruluşu siyasî istikrarın sağlanıp kültürel etkinliklerin
yürütülmeye başladığı II. Kılıç Arslan dönemine rastlamaktadır.
Külliyeye kuzeydoğu ve güneybatıdaki iki kapıyla ulaşılmaktadır. Kuzeydoğudaki kemerli giriş duvar payelerine oturan sivri kemerlerle her biri kare planlı beş bölüme ayrılmış, kuzey-güney doğrultusunda iki katlı düzenlenmiş rampalı bir yoldur. Yolun dışa bakan doğu cephesinde ilk üç kemer dışarı açılırken diğer ikisi örülerek kapatılmıştır. Kuzeyde yer alan ilk kemerin doğu köşesinde konsol üzerinde bir aslan heykeli bulunurken dördüncü kemer örülerek üzerinde mermer kitabe bulunan dikdörtgen söveli ve lentolu bir kapı haline getirilmiştir. Seyyid Battal Gazi Türbesi, Mihaloğulları Türbesi, cami, Kesikbaşlar Türbesi, çilehane odaları ve türbedar odası. lentolu bir kapı ve iki yandaki demir şebekeli pencere düzenlemesiyle öndeki bölümden ayrılanholün etrafında yer almaktadır.Külliyenin oluşumunda ilk yapılışı Anadolu Selçuklu dönemine tarihlenen binalardan Seyyid Battal Gazi Türbesi sekizgen alt yapı üzerine kubbeli bir yapıdır. Güneydoğu cephesinden camiye bitişik olan türbenin girişi doğu duvarındadır. Türbenin cephelerini ince ve kalın silmelerden oluşan profilli bir saçak çevreler.
Külliyenin Selçuklu
dönemi yapılarından Ümmühan Hatun Medresesi, I. Keyhusrev veya I. Keykubad
tarafından XIII. yüzyıl başlarında açık avlulu, revaklı ve eyvanlı medrese
şemasına göre inşa edilmiştir. Medresenin kareye yakın dikdörtgen planı arazinin
konumu sebebiyle hafif çarpıktır. Aynı zamanda Ümmühan Hatun'un türbesi olan
kuzey yönündeki ana eyvan medrese kütlesinden dışa taşkındır. Medresenin basık
kemerli kapısı güney cephesindedir. Eyvan ve odaların önünde kare-dikdörtgen
kesitli payelere oturan sivri kemerli ve dört açıklıklı revak yer alır.
Güneydeki girişin her iki yanında ve doğudaki revakın ortasında prizma gövdeli
birer su teknesi, batıdaki eyvanın zemininde derin oyulmuş bir havuz
bulunmaktadır.
En yaygın teoriye göre, ortaçağ taş ustaları, taş üzerindeki işaretleriyle,
işi kontrol etmek ve böylece karşılık gelen maaşı toplamak için bir belge
oluşturmaya çalışmışlardır. Bu pek çok durumda doğru olabilse de, bir grup taş
işçiliğinin başka işlevleri yerine getirdiğine ve oyulmuş parçaları saymaya
yarayan basit bir makbuzdan daha fazlasını ima ettiğine dair düşünceler de
hakimdir..
Taş ustasının işaretleri, zanaatkarlar ve inşaatçılar tarafından kullanılan
ve çok eski bir uygulama geleneğine ilişkin ipuçlarının çıkarıldığı özel bir
dilin varlığının bir göstergesidir, bu nedenle onların incelenmesi bize inşaat
sanatı ve bilimi hakkında bilgi verebilir. Orta Çağ'daki çok geniş coğrafya ve
kültürlerde kullanılması, hem işlevsel hem de sembolik yönleriyle binaların
inşasında oynadıkları rolün öneminin bir göstergesidir. İncelenen taş
ustalarının işaretlerinin çoğu çok özel düzenlere dayalıdır, bu nedenle
analizlerine klasik düz kenar ve pergel geometrisini uygulayarak yaklaşmak
mümkündür. Dilbilimsel, dinsel ve politik engelleri aşma yeteneğine sahip bu
nesnel ve evrensel dil, doğanın
süreçlerini yöneten yasaları sayılar ve aralarında oluşan ilişkiler
aracılığıyla ifade etmeye çalışmışlardır. Geometri, her dönemin dini
inançlarının ve kolektif hayal gücünün ötesinde, sanattan anlayanlar için özel bir
dildir. Taş işçiliği izlerini incelemeye bilimsel bir bakış açısıyla
yaklaşmamızı sağlayan, geometrinin bu birleştirici doğasıdır.
Şekil, taş ustasının birçok anlamla kullandığı temsili bir değere sahiptir. İşaretlerin çoğu, Doğa varlıklarının ve nesnelerinin özünü yakalamaya çalışan, bir işaretçi ile yürütülen veya taranan çizgi kullanılarak yapılan veya geometrik modeller üzerinde yapılan şematik çizimlerdir. Yalnızca biçimsel yönüyle ilgilenen işaret, genellikle profilleri, konturları ve iç formu tanımlayan iç çizgiler, biçimi belirleyen çizgilerle tanımlanan şemadır; geometrik olarak veya serbest çizgiler olarak düzenlenmiştir. İşaretin her zaman yontulan taşın merkezinde (kesme taşların görünen yüzü) yer alan bir oyma olarak görünmemesine rağmen, bunun yerine tüm yüzeyine dağılmıştır. Şimdiye kadar, işaretler taş bloğun altı yüzünden yalnızca ikisinde görülüyor. Ön yüzde görülür ve eğer taş iki yöndende görülüyorsa arka yüzde de işaret görülmektedir. Yan yüzlerde, işaretler nadir olarak görülmektedir.
yüklenmiştir. Ancak
bunlara tam anlamıyla açıklık getirecek Ortaçağ yazılı metinleri yeterli
değildir. Araştırma konumuz olan işaretler; insan
kökenli, sığ kazıma tekniğiyle yapılmış işaretlerdir. Taşı işleyenler
tarafından yazılmış kitabeler, küçük yazıtlar, grafitiler ve boyama yoluyla yapılmış
işaretler taşçı işareti olarak kabul edilmemişlerdir.
Yapılan araştırmalarda taşçı işaretlerini; taşçının hem kimliğini hem
de sorumluluğunu belirtmek için yaptığı ”kimlik işaretleri” ve taşçıların
ocakta ya da şantiyede taşı kendinden sonra kullanacak olanlara yardımcı olmak
üzere yaptıkları “faydacı işaretler” olarak iki gruba ayırabiliriz.
Anadolu Selçuklu ve
Beylikler Dönemi’ne ait yapılar üzerinde çalışan araştırmacılar,kendi
belgelediklerinin yanı sıra konuyla ilgili yayınlardan derlediği taşçı
işaretlerini biçimsel özelliklerine göre değerlendirerek eski Türk harfleri ve Oğuz
damgalarıyla ilişkilerini kurmuş ve işaretleri; tek, birleşik, tezyinata benzer
işaretler, insan ve hayvan tasvirleri olarak sınıflandırmıştır.
Anadolu Selçuklu
Dönemi’nde görülen taşçı işaretlerinin, Bursa Ulu Camisi’nde Yıldırım
Bayezıd’ın tuğrası ile birlikte yer aldıklarını, kişi ya da grup taşçılara ait
işaretler olarak Selçuklu Devletinden
Osmanlı’ya kadar nesilden nesile aktarıldıklarını ortaya koymuştur. D.
Binan, Bursa Ulu Camii’ni erken Osmanlı başkentlerinde puantaj esasına dayalı
son taşçı işaretlerinin görüldüğü yapı olarak belirtmiştir.,
Taşçı ustalarının,
diğer sanatkarlar gibi, değişik bölgelerde yapılan eserler yüzünden birtakım gezici
gruplar halinde çalıştıkları düşünülebilir. Her işçinin veya taş ustasının
kendine has bir işareti olduğunu kabul etmek uygun olur. Birbirinden uzak bölgelerde
ve zamanlarda aynı işaretlerin görülmesi küçük grupların veya bir ailenin
fertlerinin bu işareti kullanmasına atfedilebilir. Yine de taşçı işaretlerine
dayanılarak sanatçı belirlemek oldukça güçtür. Çünkü aynı biçimdeki bir usta
işareti, örneğin bir daire pek çok yerde aynı biçimde kullanılmış olarak
gözlenebilmektedir. Her ne kadar belli loncalara bağlı taşçı ustalarına
isimleri belirtilerek lonca tarafından
atanmış taşçı işaretleri olsa da, bu
işaretlerin sahiplerinin çoğunluğunun isimleri hiçbir zaman öğrenilemeyeceği
gibi, anlamlarını da kesin olarak bilmeye imkan yoktur. Bununla birlikte, tespit
edilen taşçı işaretleriyle Türk boylarının bilinen damgaları arasındaki yakın
benzerlikler vardır. Ustaların kullandığı bu işaretler binalar üzerine
her usta tarafından keyfî olarak yapılmış olmayıp bunlar iki yüzyıl içinde ayrı
ayrı binalarda tekrarlanan belirli şekillerdir. Bununla beraber az da olsa
ustaların şahsına mahsus işaretler de kullandıkları görülmektedir. İşaretler
ustalar tarafından taşlara yerde kazınmakta, taş inşaattaki yerine konulunca
işaret, taşın duvardaki yerine yerleştirme durumuna göre vaziyet almaktadır. Bu
yönlendirme imkansızlığı sebebi ile menşe bakımından ayrı işaretler bazen birbirine
karışmaktadır. Ustaların çizim hataları, çizgilerin uzatılması ile benzer
şekiller arasında bazı değişiklikler olabilmektedir .XIV. yüzyıl binalarında
kullanılan taşların ebatları XIII. yüzyıl binalarına göre küçülmekte, buna eş
olarak işaretler de XIV. yüzyıl binalarında daha küçük olarak yapılmaktadır.
Ümmühan Hatun Medresesinin içinde ve dışında 69 adet taşçı işareti
tespit edilmiştir. Ancak yapılan çalışma sırasında içeride dışarıda temizlik
amacıyla taraklanmış bazı taşlar görülmüştür. Ayrıca medresenin içinde hem avlu
alanında hem de eyvan ve hücre odalarında rutubetten dolayı zarar görmüş taşlar
tespit edilmiştir. Dolayısıyla zarara uğramış olan bu taşlarda da taşçı işareti
olma olasılığı yüksektir. Aşagıda çizim ve fotoğrafları verilen 69 taşçı
işaretinden daha fazla taşçı işareti kullanılmış olması olasıdır.
Ümmühan Hatun Medresesinde tespit edilen taşçı işaretlerine bakıldığında
çoğunun geometrik temelden hareketle biçimlendirildiği görülmektedir.
Aralarında bir kaçı genel yapının dışında biçime sahiptirler.
ÜMMÜHAN HATUN MEDRESESİNDE TESPİT EDİLEN TAŞÇI İŞARETLERİ
Merhaba Özand. Yazılarını hep okuyorum ama sosyal medyada bunların yansımasını görmedim. Herkes nasılsın diye bana sor dedi. İyi çalışmalar.
YanıtlaSil